Gazze Savaşı’nda Medyanın Hakikat Mücadelesi: Şiddet, Dezenformasyon, Sansür
Cumhurbaşkanlığı İrtibat Bürosu tarafından düzenlenen “Gazze Savaşında Medyanın Hakikat Mücadelesi: Şiddet, Dezenformasyon, Sansür” sempozyumunun bir oturumunda “İsrail-Filistin Çatışmasında Uluslararası Medyanın Rolü: Önyargı, Manipülasyon ve Sansür” konusu ele alındı.
Cumhurbaşkanlığı İrtibat Müdürlüğü Uluslararası Medya Koordinasyon Arapça Masası Editörü Zeynep Karataş’ın moderatörlüğünde gerçekleşen oturuma, araştırmacı yazar Muin Naim, Al Jazeera International TV Türkiye muhabiri Sinem Köseoğlu, İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İslam Dünyası ve Küresel İlgiler Uygulama ve Araştırma Merkezi Direktörü Sami Al Arian ve katılımcılar katıldı. eski BBC çalışanı Bassam Bounenni konuşmacı olarak katıldı.
Araştırmacı yazar Naim, Türkiye’nin Filistin davasına sahip çıkan bir ülke olduğunu ve Türkiye’de yaşayan Filistinliler olarak kendilerinin şanslı Filistinlilerden biri olduklarını söyledi.
Batı basınının İsrail ile birlikte hareket ederek mağdurlara karşı tavır aldığını vurgulayan Naim, “Bu şekilde taraf olmak suç unsuru oluşturmaktadır. Çünkü işgalci güçlerin lehine hareket etmektedirler. terminoloji, İsrail’in kullandığı dili kullanıyorlar.” söz konusu.
Naim, 7 Ekim’de ölen İsrailliler için “katliam”, “korkunç”, “soykırım” gibi ifadeler kullananların, İsrail saldırılarında öldürülen Filistinliler için ise yalnızca “öldü” ve “hayatını kaybeden” gibi ifadeler kullandığını kaydetti. Fail belirtilmeden, Filistinlileri kimin öldürdüğü belirtilmedi.
Gazze’deki çocukların bombardıman altında yaşamaya alışmasının normal gösterilmeye çalışıldığını belirten Naim, “İsrail anlatısı çoğunlukla Batı medyasında yer alıyor. İsrail, yaptığı kötülükleri hafifletmek istiyor.” dedi.
“Gazze’de habercilik bambaşka bir şey”
Al Jazeera International TV Türkiye Muhabiri Sinem Köseoğlu, İsrail’in Gazze saldırısı sırasında ana akım medyanın işleyişine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ana akım medya kanallarının ABD, Rusya ve diğer orta ölçekli güçlere ait olduğunu söyleyen Köseoğlu, El Cezire’nin Katar’a ait olduğunu ve ABD gibi büyük bir güç olmadığını kaydetti.
Doha’dan yapılan yayınların özgür ve tarafsız olduğunun altını çizen Köseoğlu, bunun en değerli unsur olduğunun altını çizerek, “El Cezire’nin çatışma bölgelerindeki yayınlarını farklı kılan hususlardan biri de bu. Biz her yerde hikâyenin her iki yüzünü de göstermeye çalışıyoruz. ama savaş bölgelerinde ve Gazze’de haber yapmak tamamen farklı bir şey.” İfadelerini kullandı.
Gazze’de 17 yıldır kuşatma altında insanların gidecek hiçbir yeri olmadığını belirten Köseoğlu, “Ukrayna’da haber yaptığınızda Ukrayna halkının acılarını aktarıyorsunuz, Suriye’de haber yaptığınızda da haber yapıyorsunuz. Her yerde haber yapın, bu ülkelere, bu insanlara gidecekler.”Onların yerleri var.” dedi.
El Cezire’nin Gazze büro şefinin kendi ailesinin ölümünü bildirdiğini belirten Köseoğlu, “Burada Filistinli gazetecilerin karşılaştığı tehlikelerin sembolü haline geldi. Bütün Filistinli gazetecilere baktığımızda Gazze’de herkes aynı durumla karşı karşıya” dedi. Yüzün üzerinde gazeteci “Hayatını kaybetti ve bu gazeteciler İsrail tarafından, İsrail güçleri tarafından kasten hedef alındı.” dedi.
“Anlatının kontrolü”
İstanbul Zaim Üniversitesi İslam Dünyası ve Küresel İlişkiler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Sami Al Arian da “anlatının kontrolü” konusuna değindi.
Arian, ABD medya kuruluşlarının “barışçıl İsrail’in teröristler tarafından saldırıya uğradığı” söylemini öne sürdüğünü ve bu konuda haberler yaydığını söyledi.
Öte yandan Batılı medya kuruluşlarının Gazze’deki abluka, saldırılar ve hukuksuz tutuklamalara değinmediğini kaydeden Arian, ABD medyasında hakim bir anlatının olduğunu ancak bu anlatının arka planının olmadığını belirtti.
Arian, 7 Ekim’den bu yana İsrailli yetkililerin yalan söylemlerinin yoğunluğuna dikkat çekerek, Filistinli mağdurlara İsraillilere kıyasla medyada çok az yer verildiğini vurguladı.
ABD medyasında yapılan söylem analizini paylaşan Arian, medyada yüzde 82 ila 85 oranında İsraillilerden bahsedilirken, Filistinli mağdurlardan ise yüzde 14 ila 16 oranında bahsedildiğini belirtti.
Ukrayna Savaşı’nda ve Gazze’de yaşanan kayıplara değinen Arian, “Bu çifte standart, hayal edebileceğinizin çok ötesinde ama bunu yapanların başına hiçbir şey gelmiyor. Peki bunu yapanların başına neden bir şey gelmiyor? Çünkü Filistinliler zavallı görülüyor. üçüncü dünya insanları.” İfadelerini kullandı.
Arian, Filistin’in dünyadaki herkesi bir araya getirebilecek sorun olduğunun altını çizdi.
Batı medyası baskıdan kaçınmak için terminolojiyi seçiyor
Eski BBC çalışanı Bassam Bounenni de Gazze’ye yönelik saldırılar sırasında Batı medyasının, özellikle de Avrupa medyasının, haberlere Gazze’nin her türlü kimliğini ortadan kaldıran bir bakış açısıyla yaklaştığını söyledi.
“Avrupa ülkeleri tarafından ‘akıllı kontrol’ diyebileceğimiz bir mekanizma ortaya atıldı.” İfadesini kullanan Bounenni, Avrupa medyasında İsrail’e yönelik her eleştirinin her zaman saldırı amacı ile geldiğini söyledi.
Bounenni, Batı medyasının baskı altında kalmamak için bir terminoloji seçtiğini değerlendirdi.